Araştırma Haber: Fatma TAN
Ulukışla tarihimizde önemli rolleri üstlenmiş bir yerleşim yeridir. Agah Özsunay Türker’in araştırmalarından ve Emre Özizmirliler’in Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karar Defterinin konu edildiği tezinden elde ettiğimiz bilgilerle kurtuluş mücadesinde neler yaşandığını, Ulukışla’nın ülkemiz için nasıl bir stratejik öneme sahip olduğunu aktarmaya çalışacağız.
Atatürk’ün Samsun’a ayak basışı Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan birisidir. Mustafa Kemal, Samsun’a ayak basarak Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri arayan Türk Milleti için “Kurtuluş” yolunu açtı.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı Millî mücadelenin başlamasının işaret fişeği olmuş halk arasında umudun yeşermesine sebep olmuştu. Samsun’da başlayan ve tüm Anadolu’ya yayılan kurtuluş hissi Niğde ve Ulukışla’da da kendini göstermişti. Jeostratejik önemi ve Anadolu’daki tren hatlarının son noktası olan Ulukışla Fransızlar tarafından ele geçirilmesi öncelikli bölgelerden biriydi.
Düşmanın topraklarını işgal etmesine dayanamayan halkın katkılarıyla; Türkiye’de ilk defa Kuvvayı Milliye Ulukışla’da kurulmuştur. Mondros Ateşkes Antlaşması içerinde Ulukışla ve Toros Tünelleri’nin yer alması Mustafa Kemal Paşa’yı oldukça rahatsız etmişti. Kuvvayı Milliye Ulukışla’da Mustafa Kemal’in özel emriyle kuruldu. Atatürk Ulukışla’da görev yapan Posta Müdürü Şakir aracılıyla bu kuruluş emrini vermiştir. Ulukışla’da Kuvvayı Milliye’nin kurulmasının ardından gizlice Ulukışla ilçesine gelen Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa, bölgede incelemelerde bulundu ve yaşananlardan rahatsız olan Ulukışlalılarla tanıştı. Memleketin düştüğü durumdan rahatsız olan Ulukışlalılar “Ne olacak memleketin hali Paşam” diye sorduklarında; Atatürk’ün “Sizce ne yapalım” sorusuna ise ‘Bu topraklarda esareti kabul ederek yaşayamayız.’ karşılığını verdiler.
Mustafa Kemal Paşa, düşmanın asıl amacının, Ulukışla ve Toros tünellerini ele geçirip, demiryollarından da faydalanarak Anadolu’nun içlerine sızıp, yurdu tamamen ele geçirmek olduğunu biliyordu. Bu düşüncelerini Ulukışlalı Kuvayı Milliyecilerle paylaştı ve neler yapmaları gerektiğini anlattı. Bu ziyaretten sonra Mustafa Kemal, ulusal bağımsızlık savaşının düşünsel ateşini Ulukışla’da yakmış oldu.
Ülkemizdeki ilk Kuvayı Milliye hareketini Ulukışla’da başlatan Mustafa Kemal’in bu ziyaretinde dikkatini çelen bir durum oluştu. Ulukışlalılara Toros dağlarında gördüğü ışıkların ne olduğunu sordu. Bunun çoban ateşi olabileceğini, bölgede Yörüklerin olduğunu söylediler. Mustafa Kemal gülümsedi “Sizde bu dağlarda bu ateşi yakın ki düşman bu ateşleri görsün.” dedi. Ulusal bağımsızlık savaşının ilk mevzileri oluşmaya başlamıştı. Mustafa Kemal, Ulukışla ilçesinde Postacı Şakir Bey aracılığıyla telgraf haberleşmeleri yaptı ve Adana’ya gitti.
Mustafa Kemal Adana’ya döndükten sonda Mondros Ateşkes Antlaşması hakkındaki görüşlerini raporlayarak başkomutanlığa bildirdi. Ülke için hayati öneme sahip olan Ulukışla ve Toros Tünellerinin maddeden çıkartılmasını istedi. Bu isteği gerçekleşmeyince tepki gösterdi. Bu tepkinin ardından Yıldırım Ordular Grubu kaldırıldı (7 Kasım 1918) ve Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nezareti emrine alındı.
10 Kasım 1918 Tarihinde Mustafa Kemal, Adana’dan trenle İstanbul’a giderken Ulukışla’da durdu ve burada Müftü Bahaedddin, Postacı Şakir ve Ulukışlalı Kuvayı Milliyecilerle görüştü. Beraberinde getirdiği haberleşme araçlarını, silah ve cephaneyi teslim etti. Postacı Şakir’e kendisiyle bağlantıyı kesmemesini, bölge hakkında sürekli bilgi vermesini istedi.
Harbiye Nezareti emrine atanan Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi. Kendisini Haydarpaşa Garı’nda karşılayan doktoru Rasim Ferit Talay’a “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeliydim. Ne yapıp yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı.” dedi. Mustafa Kemal’e bu sözleri söyleten, Dolmabahçe Sarayı önlerinde demirlemiş olan işgal donanmasını görmesiydi. Bu görüntü kendisinde derin bir üzüntü oluşturdu. Atatürk, Samsun’a hareket edeceği 16 Mayıs 1919 gününe kadar İstanbul’da kaldı.
Bu altı aylık İstanbuldaki günleri içinde Sultan Vahdeddin ile altı kez görüştü. Mustafa Kemal Sultan Vahdettin ile Dördüncü görüşmesinden sonra içinde azda olsa biriktirdiği ümidini tamamen kaybetmişti. Anadolu’ya geçmenin yollarını bulmaya çalışıyordu. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçişini oluşturan şartları anılarında şu şekilde anlatıyor: İngilizler Erzurum, Erzincan, Bayburt ve Sivas bölgelerinde silahlı birlikler kurulduğunu öne sürerek, bunların önlenmesini isteyen oldukça ağır bir protesto mektubunu 21 Nisan 1919’da Sadrazam Damat Ferit’e verdi. Hükümet bunun üzerine Samsun bölgesindeki durumu yerinde inceleterek, gereken önlemlerin alınmasının uygun olacağına karar verdi.
İngilizlerin 21 Nisan 1919’daki talepleri üzerine Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı makamına çağırarak bu talebi uygulamasını istedi. Talih öyle uygun şartlar hazırlamıştı ki Mustafa Kemal Nezaretten çıkarken, heyecandan dudaklarımı ısırdığını anılarında anlatıyordu.
Bu görevin kendisine bildirilmesinin ardından Bandırma vapuru ile İstanbul’dan hareket ederek Samsun’a giden Mustafa Kemal Paşa Amasya, Tokat, Sivas ve Erzurum‘da yaptığı çalışmalar esnasında da Ulukışla Kuvayı Milliye İstihbarat Kolundan sürekli bilgi aldı. Sivas Posta Müdürü Zühtü Bey ve Telgrafçı Dursun Efendi Kongre çalışmaları sırasında Ulukışla Posta Müdürü Şakir Bey’den Ulukışla Cephesi hakkında aldıkları bilgileri Mustafa Kemal Paşaya anında bildirdiler.
Sivas’a geri dönem Mustafa Kemal Paşa, birlikte Samsun’a çıktığı Albay Arif Bey’i (Ayıcı Arif) 11 Tümen Komutanlığına atadı ve ilk önce Ulukışla İlçesindeki Kuvayı Milliyecileri organize ederek Fransızlara karşı cephe oluşturması istendi. Albay Arif Bey Ulukışladaki silah ve cephanenin yeterli olmadığını bildirmesi üzerine Mustafa Kemal Atatürk, Kayseri’deki Heyeti Temsiliye Üyesi Mazhar Müfit Kansu’ya bir telgraf göndererek Kayseri’de bulunan silah ve cephanenin en kısa zamanda Ulukışla’ya gönderilmesini istedi. Mazhar Müfit Kansu, Mutasarrıf Bey’e Kemal Paşa’dan aldığı telgrafı göstererek emrin yerine getirilmesi için destek istedi. Mutasarrıf hemen harekete geçse de ortada büyük bir sorun vardı. Silah sevkiyatını yapacak kimse yoktu. Ertesi sabah Mazhar Müfit Kansu, çaresiz beklerken, Ethem Bey’den güzel bir haber aldı. Bir gün gerekir diye silahlı kadınlar kolu kuran Kayseri Müdafaa-yi Vatan Derneğinin Başkanı Seyide Hanım ile Yardımcısı Feride Hanım (Güpgüpoğlu) bu silah sevkiyatını kendilerinin yapabileceklerini bildirir. Sevkiyatın kadınlar tarafından yapılıp yapılamayacağı tartışma konusu olduğu sırada “kalpağı oyalı, mızrak duruşlu” kadınlar silahlarını kuşanmışlar, hazır bir vaziyette bekliyorlardı. Mazhar Müfit Bey, bu duruma çok şaşırmış ve sevinmişti.
12 bin kişilik bir süvari ordusuna komuta eden Türkan Hatun’un elinde tuttuğu mızrak gibi dik duruş sergileyen Kayserili kadınlar, Mustafa Kemal’in emrini yerine getirmek için sabırsızlanıyorlardı. Silah ve cephaneler arabalara yüklendi ve sabah erkenden yola çıkıldı. Yol boyunca Ermeni çetelerle, eşkıyalarla karşılaşan kafile, çarpışa çarpışa ilerliyordu. Niğde yakınlarında geceyi geçirmek için mola verdikleri anda tekrar Ermeni çetelerinin saldırısına uğradılar. Saatlerce çatışma yaşandı. Kalpağı oyalı kadınlar çeteyi sabaha karşı püskürterek yola koyuldular. Postacı Şakir Efendi, kafilenin Niğde’yi geçtiği bilgisini Müftü Efendiye bildirdi. Ulukışla’da büyük bir sessizlik hâkimdi. Kadın ve çocuklar Tınaz’a (Alpagut Bağlarına) sığınmışlardı. Müftü Efendi Kuvay-ı Milliye heyetini acilen Ak Camiye toplantıya çağırdı. Toplantıda konuşan Müftü Efendi: “Efendiler, Kayserili hanımlar hayatlarını tehlikeye atarak bin bir güçlükle bize silah ve cephane getirirken, hanımlarımızı Alpağut’a göndermemiz uygun değildir. Kafile Ulukışla’ya geldiğinde, hanımları, hanımlarımız karşılamalı. Onlara kim yiyecek hazırlayacak, kim ağırlayacak?” der. Hemen bir at arabası gönderilerek Alpağut’ta bulunan Mehmet Ağa’nın karısı Havana Kadına durum anlatılır. Öncelikle uygun göreceği kadınları yanına alarak Ulukışla’ya dönmesi söylenir. Havana Kadın yanına birkaç kişi alarak Ulukışla’ya döner. Ancak; gelen kadınların ağırlanacağı büyük bir ev olmadığı için sıkıntı yaşanır. Mehmet Ağa, Kervansaray da ki misafirhaneyi hazırlayın talimatı verir. Konu Müftü Efendi’ye bildirilir. Kafiledeki kadınların birlikte Kervansarayda ağırlanmasına hem de silahların burada muhafaza edilmesine karar verilir. Havana Kadın öncülüğünde bir gurup Ulukışlalı kadın hemen hazırlıklara başlarlar. Kafile hava kararmadan Ulukışla’ya ulaşır. Kafile hemen kervansaraya alınarak silahlar boşaltılırken Havana kadın yaptığı leziz yemekleri hanımlara ikram eder. Postacı Şakir silahların Ulukışla’ya ulaştığını, belirlenen yerlere gece sevk edileceğini Mustafa Kemal Paşa’ya telgrafla bildirilir.
Bu olayla Kuvayı Milliyeci kadın kahramanların ortaya koydukları gayret ve hizmetler, Millî mücadelenin zaferlerle taçlanmasında çok önemli bir rol oynadı. Kayseri’den kalkıp Ermeni çeteleriyle savaşarak Ulukışla’ya kadar ulaşan kahraman kadınlarımızın mızrak gibi duruşu ve gösterdikleri kahramanlıklarla düşman Ulukışla’yı geçememiştir.
Kurtuluş hareketinin Samsun’da başlamasının ardından başta Niğde halkı olmak üzere Ulukışla halkı baştan sona kadar Millî Mücadelenin içinde aktif bir rol ve övgüye değer kahramanlıklar sergilenmiştir. Özellikle Adana ve Pozantı cephelerinde Niğde’de bulunan 11. Tümenin başarısı azımsanamaz. Ulukışla; Niğde, Adana ve Pozantı cephelerini hem asker, hem mühimmat, hem de erzak olarak takviye etmiştir. Ulukışla Kuvâ-yı Milliye’si yaptığı faaliyetlerle Fransızları bölgeden kovduğu gibi diğer bölgelere lojistik desteğin sağlanmasında önemli bir köprü görevi gördü. Ulukışla, Çiftehan, Pozantı ve Gülek Boğazı hatta bulunan Kuvvayı Milliyeci Yurtsever Cephe, kuzeyi güneye bağlayan bu topraklara düşman ayağını basmasına izin vermemiştir. Ulukışla’da bulunan halk milisleri Ulukışla’ya gelen Fransız treninin Ulukışla Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’nda bulunan tahıl ambarlarına ve silahlara ulaşmalarına engel olmuştur. Ulukışlalı Müftü Mehmet Bahattin Efendi öncülüğündeki vatansever milisler tarafından, Fransız subay ve askerler esir alarak o dönemdeki büyük bir işgalin yaşanmasının önüne geçmişlerdir.
MÜDÂFAA-İ HUKUK-I MİLLİYE CEMİYETİ KARAR DEFTERİ TUTULDU
Millî Mücadele yıllarında Ulukışla’da teşkilatlanan Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve Kuvâ-yı Milliye stratejik bir konuma sahip olan Ulukışla’nın işgale uğramasını engellemişti. Bu engelleyişin ardından Güney Cephesine verdiği destekle önemli bir rol oynamıştı.
Millî Mücadele zamanından Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karar Defteri tutulmuş o dönemde yapılan her şey bu karar defterinde kayda alınmıştır. Cemiyetin faaliyete geçtiği tarih olarak 15/9/1335 (15 Eylül 1919) tarihine ulaşılmıştır. Cumhuriyet Müzesi envanterine Ulukışla Kuvâ-yı Milliye Defteri adı ile kaydedilen defter Millî Mücadelede Ulukışla ilçemizin üstlendiği rolü açık seçik göstermektedir.