TÜRÇEP basın açıklamasında şunları söyledi.
2021 yılı 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde dünden daha kaygılı ve geleceğe dair endişeliyiz.
Ormanlarımız, akarsularımız, göllerimiz, denizlerimiz, tarım alanlarımız, bilim insanları ve kuruluşları, çevre duyarlısı ve doğal değerlerimize sahip çıkan gönüllü kuruluşlarımızın tüm uyarılarına, yaşamlarını doğal değerlerimizin üretim odaklı kullanımından sağlayan çiftçilerimiz, tarım işçilerimiz, orman köylülerimiz ve doğa ile barışık bir yaşamı benimseyen yurttaşlarımızın adeta cansiperane koruma çabaları ve haykırmalarına karşın hızla tüketilmeye ve tahrip edilmeye devam ediliyor.
Yanlış tarım politikaları, kirli teknolojilere dayalı ve çarpık sanayileşme, üretimden uzak ithalat odaklı ekonomi politikalar izlenerek uluslararası sermayeye doğal değerlerin terkedilmesi ile ülkemizin hemen hemen tamamında yer altı sularımız tükenme noktasında, akarsularımız, göllerimiz, denizlerimiz geri dönülmez düzeyde kirletilmiş eşi benzeri olmayan Van Gölü (Denizi), Sapanca, Salda Gölü ve diğer doğal göllerimiz ile
Dünyanın en genç denizi olan Marmara Denizi yok olma tehdidi ile karşı karşıya.
Bütün bunlar, ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin, insanlık adına imza attığımız uluslararası sözleşmeleri ve ulusal çevre hukukumuzu dikkate almadıklarını göstermektedir...
Oysa çevrenin korunması, yaşatılması, temiz ve yaşanabilir bir çevrenin gelecek kuşaklara aktarılması, çok sayıda uluslararası sözleşme ile de “çağdaş insan” olmanın ön koşulu ve temel sorumluluğu olarak belirlenmiştir.
Küresel ısınma, buna bağlı iklim değişikliğinin ve kuraklığın ve bunun sonucu küresel virüs krizleri ve sağlık sorunlarının yaşandığı ve her yıl hava kirliliğinden 8,7 milyon kişinin öldüğü günümüzde, enerjide çözümün öncelikle enerjinin verimli kullanımı ve topluluk enerjisine dayalı %100 yenilenebilir enerjiye geçiş olduğunun bilinciyle davranılması bir lütuf değil bir zorunluluktur. 2050 yılına kadar küresel sıcaklık artışının 1,5°C ile sınırlandırılmasını öneren Paris Anlaşması’nın gereklerinin bugüne kadar hayata geçirilmemesi ve atmosfer içinde fosil yakıtların yakılmasına devam edilmesi atmosferdeki CO2 yoğunluğunu 200-280 ppm den 415 ppm düzeyine ulaştırmıştır.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Avrupa kıtasının 2050 yılında “Karbon Nötr” olması hedefini koymuş ve bunun için gerekli finansmanı sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve tüm kentlerimizin yerel yeşil mutabakatlarını sağlayarak karbonsuzlaştırılması için yol haritamızı paydaşların katılımıyla hazırlamamız ve uygulamamız gerekmektedir.
TÜRÇEP Türkiye Çevre Platformu’nu oluşturan Bölgesel Çevre Platformlarımızın düzenlediği bilgilendirme ve birlikte değerlendirme toplantılarında tanımladığımız iklim, enerji ve çevre sorunlarına bulduğumuz ve toplumsallaştırdığımız çözümlerin TBMM de temsil edilen tüm siyasi partiler tarafından siyasallaştırılmasını beklemekteyiz.
Savaş en büyük çevre kirliliğidir. Dünya’yı kendilerine sınırsız bir pazar haline getirmek isteyen savaştan beslenen güçler; başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında, insanı ve geleceğimizi yok etme çabalarını işgallerle, kitlesel katliamlarla sürdürmektedirler.
Türkiye Çevre Platformu Danışma Kurulu olarak, ülkemizi yönetme sorumluluğunu üstlenenleri ve halen muhalefet konumunda olan siyasi partileri, doğal alanları yok edecek, ormanlarımızı kaynak yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların yağmalanmasını hızlandıracak, termik santrallar gibi kirli teknolojileri, tüm dünyada terkedilmekte olan nükleer santralleri ülkemize getirecek yasal düzenlemeler yapmaktan hızla vazgeçmeye, siyasal yönetim gücünü ülkemizin geleceğine, toplumsal varlığımızın sürdürülebilirliğine adamasını ve üstüne düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeye çağırıyoruz.
- Maden arama işleri; sondaj aşamasından, işletme aşamasına kadar kirli bir teknolojidir.
Yerin üstü altından çok daha kıymetlidir.
MAPEG Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün hemen her ay sürdürmekte olduğu maden arama ruhsatları ile ilgili ihalelerine son verilmeli, daha önce yapılmış ve su kaynaklarımızı yok edecek ve orman katliamlarına yol açacak ihaleler iptal edilmelidir.
- Kaz Dağları’nda, Cerrattepe’de, Eskişehir Kaymaz’da ve Fatsa’da Siyanürle altın madeni işletmesi uygulamalarından vazgeçilmelidir.
- Rize İkizdere’de, Pamukkale Güzel Pınar’da, Istırancalarda, Kaz Dağı ve Kozak Yaylamızda, halkımızın karşı çıkışına rağmen hemen hemen ülkemizin her yerinde sürmekte olan orman katliamına yol açan taş ocağı açılması işlemleri durdurulmalıdır.
- Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yurtbaşı köyünde mermer ocağı bulunan alanda köylülerin tek geçim kaynağı olan hayvancılığın yok edilmesi, hayvan barınaklarının ve ahırlarının hiçbir bedel ödemeden ve bilgilendirme yapılmadan yıkılması 600 nüfusun yaşadığı 10 bin küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapıldığı yörenin bir mermer ocağına feda edilmesi kabul edilemez.
-Van Gölü, Gediz ve Ergene örneğindeki gibi zehirli atıklarla kirlenmeye yol açan özensiz yer seçimli sanayileşme süreci durdurulmalıdır.
-Ülkemizin tüm bölgelerinin ormanları, gölleri ve akarsuları, verimli tarım alanlarımız özel koruma altına alınmalıdır.
-Sırf döviz girdisi sağlamak için yaban hayatımızın bir güzelliği olan hayvanları yerli ve yabancıların av meraklarına kurban edilmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
-Hasankeyf örneği antik kentlerimizin baraj sularına kurban edildiği uygulamalar mutlaka son bulmalıdır.
Siyasi Partilerimizi, programlarında çevre duyarlılığını, doğa ile barışık bir yaşam anlayışını en başa alarak, doğal ve kültürel değerlerin, arkeolojik ve ekolojik zenginliklerimizin korunmasını siyasal varlık ve yaşamlarının öznesi haline getirmeye, büyük çevre yıkımına neden olacağı uzman görüşleriyle kanıtlanmış projelerin hızla gündemden çıkması ve bu topraklarda yaşam sürdürenlerin gereksinim ve talepleri doğrultusunda çözümler ve projeler temelinde siyasal programlarını oluşturarak siyasal faaliyetlerini etkinleştirmeye davet ediyoruz.
Sivil toplum kuruluşlarımızı ve bu topraklarda yaşam sürdüren her bireyi, doğal ve kültürel değerlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara ulaştırılması için sosyal ve toplumsal sorumluluk temelinde duyarlılıklarını arttırmaya, mücadelelerini etkinleştirmeye, doğal ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaya, çağırıyoruz.
‘Dünya Çevre Günü’ bu nedenlerle kutlama değil çevre sorunlarıyla mücadele günü olmalıdır.
Çevre duyarlılığı ve doğa ile barışık bir yaşam anlayışı, yalnız çevre günlerinde değil her zaman önceliğimiz olmalıdır.
İçinde plan olsa da ranta dayalı kentleşme plansız bir kentleşmedir. Bundan dolayıdır ki plansız bir kentleşme o yaşam alanı için önemli bir çevre sorunudur. Ketlerimizde kişi başına düşen yeşil alan Dünya standartlarının onda biri ne denk gelmektedir.
Mera alanlarının çarpık sanayileşmeye heba edilmesi, ne o yerde yaşayanlara nede sanayileşmeye olumlu katkısı olmayacak, olsa olsa canlı yaşamının ve biyolojik çeşitliliğinin azalmasına katkı sunacaktır.
Aladağlar ve Bolkar Dağları ve Karagöl’de yaşanan çevre kirliliği ile canlı yaşam üzerindeki insan faaliyetlerinin olumsuz baskısı, ekolojik yaşam üzerinde ciddi tahribat yapmaktadır.
Umutlar tükenmeden ve yaşam sürdürülemez hale gelmeden, Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği, İç Anadolu Çevre Platformu ve Türkiye Çevre Platformu olarak Çağrımız yaşana bilir bir gelecek adına olacaktır.
HAYDİ HEP BİRLİKTE, YAŞANABİLİR BİR ÜLKE VE DÜNYA İÇİN GÖREV BAŞINA
TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP)