1. BÖLÜM
F. Tan: Akın Gönen kimdir kendinizden biraz bahseder misiniz?
Akın Gönen: 1942 yılında Niğde’nin Bor ilçesinde doğdum. İlk ve ortaokulu Bor’da okudum, liseyi Niğde Lisesi’nde tamamladım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup, Gazi Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi Yüksek Lisans eğitimini tamamladım. Devlet Lisan Okulu Fransızca Bölümü’nü bitirdim.
Niğde Maiyet Memurluğu ile kamu görevine başladım. Kaymakam, İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcı V., Şanlıurfa Valiliği ve Belediye Başkanlığı, Merkez Valiliği (Devlet Planlama Teşkilatı’nda şehir yönetimi ile ilgili çalışmada görevli) ve Çankırı Valiliği yaptım.
Çankırı Valisi iken 1986 seçimlerinde siyasete girdim ve 17. Dönem Niğde Milletvekili, 18. Dönem İzmir Milletvekili, 19. Dönem Manisa Milletvekili ve 20. Dönem Niğde Milletvekili seçildim.
Milletvekilliğim döneminde Anavatan Partisi Genel Sekreteri olarak Sayın Başbakan rahmetli Turgut Özal ile birlikte parti yönetiminde çalıştım. TBMM İçişleri Komisyon Başkanlığı görevini yürüttüm. Ayrıca çeşitli tarihlerde TBMM Adalet Komisyonu, İçişleri Komisyonu, Avrupa Birliği Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu ve KİT Komisyonu üyeliği görevlerinde bulundum.
49. T.C. Hükümetinde, Sayın Başbakan rahmetli Süleyman Demirel ve Sayın Başbakan Yardımcısı rahmetli Prof. Dr. Erdal İnönü koalisyonunda Devlet Bakanı oldum ve Hükümet Sözcülüğü görevini yürüttüm.
Evliyim ve üç çocuğum var.
F. Tan: Niğde Üniversitesi’nin kurulmasında verdiğiniz mücadeleyi bizler biliyoruz. Kuruluşla ilgili Bakanlar Kurulu kanun tasarısında da imzanız var. Bu süreci bize anlatır mısınız? Ne gibi sorunlar yaşadınız bu sorunları nasıl aştınız?
Akın Gönen: Niğde Üniversitesinin Kuruluşu, 1992 yılı başında DPT, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın hazırlayarak Bakanlar Kurulumuza kanun tasarısı olarak Sayın Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan tarafından sunulan yeni bir grup üniversite açılması teklifinde Niğde ili yoktu.
İlimizin bu kanun tasarısına konulması talebim hakkında Milli Eğitim Bakanı tarafından bütçe ve diğer imkânlara göre YÖK ve DPT ile müşterek hazırlanan listede olmaması sebebiyle mümkün olmadığını ifade etti. Bakanlar Kurulunun bu konudaki toplantılarında Niğde’nin tasarıya eklenmesi yönündeki ısrarım ve tasarıyı imzalamamam sebebiyle tasarının tamamlanarak T.B.M. Meclisine sevki birkaç toplantıda mümkün olmadı. Son toplantıda ben konunun bir kere daha YÖK Başkanlığının görüşü alınarak tartışma ve gecikmeye son verilmesini talep ettim. Talebim zamanın Sayın Başbakan Yardımcısı rahmetli Prof. Dr. Erdal İnönü tarafından da desteklenerek doğrunun bu yolla bulunacağını ifade etmesi ve Sayın Başbakan rahmetli Süleyman Demirel’in YÖK Başkanlığına soralım demesi üzerine YÖK Başkanlığına ve Millî Eğitim Bakanlığına yeni bir yazı ve gerekçeleri ile talebimi ilettim. Bu yazım, bakanlık danışmanım Niğdeli Sayın Muharrem Özmen tarafından yeniden talimatım üzerine hazırlandı ve imzaladım. Yazım Millî Eğitim Bakanlığı’na bakanlık danışmanım Niğde-Ulukışlalı Sayın Adil Aral tarafından ivedi elden götürüldü. YÖK Başkanlığına ise yazı zamanın Sayın Niğde Valisi Muammer Güler tarafından götürüldü.
YÖK Başkanlığı’nın ikinci olumlu cevabi yazısı üzerine kanun tasarısına Niğde Üniversitesi eklendi ve bunun üzerine kanun tasarısını imzaladım; böylece Kanun Tasarısı olarak T.B.M.M‘ne sunuldu ve Kanun kabul edildi.
Bu zorlu süreç, belki de bakanlık görevimin sona ermesine sebep olacak bir Bakanlar Kurulu tartışması olmadan zor da olsa böylece başarı ile sonlanmıştı. İlimiz; uzun yıllardır her Niğdeli ve Niğde’deki her kesimin içtenlikle istediği, çaba gösterdiği ve birçok siyasinin verdiği sözlere rağmen bir türlü gerçekleştirilemeyen bir arzusuna böyle kavuşmuş oldu.
İlimiz, Rize ili ile aşağı yukarı aynı çapta bir ildi. Rize ili, iki başbakan çıkarmasına rağmen ancak Niğde’den yaklaşık 14 yıl sonra 2006 yılında Recep Tayip Erdoğan adı verilen üniversiteye kavuşabilmişti. Kısacası bu iş o zaman imkânsız denilenin, Niğde için başarılması idi. Bu konuda emekleri geçen zamanın Sayın Başbakanı Süleyman Demirel, Sayın Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Erdal İnönü, sabırla ısrarımı dinleyen ve katılan değerli bakan arkadaşlarım, Sayın YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı ve Sayın YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Turgut Akıntürk’e minnet ve şükran duygularımı yinelemek vicdani bir haz konusudur. Allah ölenlere rahmet, sağlıklı olanlara uzun ömürler versin dilerim.
F. Tan: Niğdemiz birçok bakan yetiştirmiş aydınlar şehridir. Bu bakanlarımızı anacak olursak Mehmet Emin Erişirgil, Prof. Dr. H. Avni Göktürk, Zeynel Abidin Özmen, Ferit Ünal, Dr. Doğan Baran ve siz Akın Gönen. Bakanlık yapan birçok değerli büyüğümüz olmasına rağmen Niğde sosyal ve ekonomik alanda hiç ilerleyemedi sizce bunun nedeni nedir? Bakanlık bir şehrin gelişmesine katkı sağlayamıyor mu? Yoksa Niğde bu fırsatları değerlendirmeyi mi bilmiyor?
Akın Gönen: İlimizin; değerli evlatlarından birçok bakan, siyaset adamı ve üst görevli yetiştiği doğrudur. Bu Niğde çocuklarının, şartların elverdiği ölçüde ülke ve ilimize ellerinden gelen çapta katkı yaptıkları ve yapmaya gayret ettikleri de tartışmasız bir gerçektir.
Ancak bir yörenin toptan gelişmesi veya gelişememesi kişilere bağlanamayacak kadar üzerinde konuşulmuş veya konuşulabilecek önemli bir konudur.
Bu konu ile ilgili Cumhuriyetimizin ilk yıllarından beri planlı kalkınma ve 1961’den sonra da Devlet Planlama Teşkilatı kurularak yakın zamana kadar da bu yolla ülke ve yörelerimizin gelişimi için gayret sarf edilmektedir.
Ancak bu gayretler yürütülürken yörelerin ve yöre adına bu işeri takip eden atanmış ve seçilmiş kişi, kurum ve kalkınma ile ilgili odaların, borsaların, sivil toplum kuruluşlarının ve yöre akil adamlarının etkileri, katkıları ve davranış biçimlerinin zaman zaman müspet etkileri veya ilgisizlikleri de sonuca büyük etki ettiği de tartışma götürmez bir sosyo-politik gerçektir.
Çünkü bu işler ağırlıklı olarak devletin bütçe imkanları ve kadroları ile yürütülmektedir. Kamu kurumlarının bu konulardaki öncelikleri nelerdir, hangi şartlar yerine getirilirse hizmet ve yatırıma da öncelik kazanılır bilmek ve buna göre hazırlık yapmak yatırımı öncelikle kazanmada çok önemlidir.
Dosyası hazırlanmadan, talebi resmi şartlara uygun yapılmadan, ciddi takip edilmeden yatırımın gelmesini beklemek hayalcilik olur. Bu işleri zamanında yapmayan yörelerin bu işleri yapmakla yetkili ve görevlileri hizmet ve yatırımın gelmemesine mazeret üretme durumunda kalırlar. Talep ve takip eksikliklerine mazeret kılıfı yaratarak veya birilerine suçu yükleyerek işi geçiştirme durumunda kalırlar.
Bir yatırım veya devlet teşvik ve desteği benzer illere geliyor da bize gelmiyorsa, bu işleri takip ve sonuçlandırma yetki ve görevi olanların zamanında o konuya duyarlı olmamalarının doğal sonucudur. Çünkü bütçe imkânları sınırlıdır, ancak işin ehli olan ve zamanında gerekli duyarlılığı gösteren yöreler bu önceliği doğal olarak kapmaktadırlar. IPARD ve turizm strateji teşvikleri örneğinde olduğu gibi.
Kısacası, kalkınma ve gelişme için yörenin yetkili ve etkilileri ile devlet kadrolarında bu işleri takip ve temsil edeceklerin çapı ve ehliyetleri ve uyumlu çalışmaları çok önemlidir. Bu işler bir ekip ruhu ile mümkündür.
1998 yılı TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) resmi rakamlarına göre Niğde ili, kalkınma hızı Türkiye birincisi idi. Ancak ben 1999 yılında milletvekilliği seçimini kaybetmiştim.
Bir başarı varsa bu alkışlanmalı yoksa sebebi ciddi tarzda düşünülmelidir.
F. Tan: 1998 yılında Ankara-Pozantı (Adana) Otoyolu için ilk çalışmayı siz başlattınız. Fakat bu otoyol tam anlamıyla bu yıl tamamlandı. 22 yıl gibi çok uzun bir süreçte tamamlanan bu otoyol ihtiyaca yanıt verecek durumda mı?
Akın Gönen: Bir yörenin kalkınabilmesi için ulaşım, tüm sektörleri etkileyen bir faktördür. Otoyol yapımı, Çamardı fay hattı sebebiyle uzun zaman önce Pozantı’da (Adana) durmuştu. O problemi 1998 yılında hallettim ve yol Kemerhisar’a (Niğde) kadar tamamlandı. Bu yolun kalan kısmı ise ben seçimi 1999 yılında kaybettikten ancak 20 yıl sonra tamamlanabildi. Yalnız yolun Ankara-Gölcük (Niğde) arasının yap işlet ihale metoduyla yapılması sebebiyle yol geçiş ücretleri çok yüksek şikâyeti olmasına rağmen, bu yol ilimizin gelişimine büyük katkı yapmakta ve daha da yapacaktır. Hayırlı olsun.
F. Tan: 1996 yılında Bor Kızılca’da hazine arazisine yapılması planlanan hava limanı resmen yılan hikayesine döndü. Yıllar önce Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım bu havaalanının yapılmayacağını Nevşehir Havaalanının Niğde’nin ihtiyacına yanıt vereceğini belirterek bu konuyla ilgili noktayı koymasına rağmen hala havaalanı yapılmalı vaadi devam ediyor. Bu havalimanı yapılmalı mı sizin şahsi kanaatiniz nedir?
Akın Gönen: Gelişimin, kalkınmanın ön şartlarından en önemlisi ulaşım kolaylığıdır. Günümüzde hava ulaşımı olmayan çok az il kalmıştır. Hava ulaşımı olan illerle rekabet ancak bu imkânı sağlamakla mümkündür.
Şu andaki Hükümet birçok ilde yeni havaalanları yapmıştır ve hâlen yapmaya devam etmektedir.
Etrafındaki üç ilde faal havaalanı olan Bayburt ilinin havaalanı inşaatı hızla devam etmektedir ve yakınlarda açılacağını basından öğreniyoruz.
362 bin nüfuslu Niğde ili, 82 bin nüfuslu Bayburt ilinden dört kat büyüktür. Gümüşhane ilinin 2020 nüfusu 142 bindir. Bayburt ve Gümüşhane nüfusunun toplamı ise 224 bin kişidir. Niğde nüfusu ise bu iki kentin toplamından daha büyüktür.
Ayrıca ilimizin iki faal organize sanayi bölgesi yanında, yeni 2015 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile Niğde Bor-Badak yöresine Güneş Enerji İhtisas Bölgesi YEKA kurulması kararı verilip yer tespiti yapılmıştır. İl yetkililerinin resmî açıklamalarından üçüncü bir organize sanayi bölgesi yer tespitinin yapıldığı da öğrenilmiştir.
Yine Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi yer seçiminin de yapıldığı ifade edilmektedir.
Gelişmiş bir üniversite ve 30 bine yakın öğrenci de mevcuttur.
1998 yılında T.C. Kalkınma Bankası AŞ tarafından hazırlanan Niğde’ye Uygun Yatırım Alanları Araştırması 5. bölüm 53. sayfada yapılan ekonomik analizde de Niğde havaalanı bittiğinde ilin sanayi ve turizm alanlarına büyük katkısı olacaktır tespiti vardır.
Hiçbir mazerete sığınılmadan hava ulaşımının tamamlanması ve rekabet şartlarının eşitlenmesi, verilen sözlerin gereğidir. Bayburt iline uygulanan kriter ve ölçü bize de uygulanmalıdır.
Yüksek hızlı tren açısından hazırlığı yapılan Kayseri – Nevşehir – Aksaray – Ulukışla – Adana ve Konya güzergâhının Kayseri – Niğde ayağının neden unutulduğunu anlamak da mümkün değildir. Kayseri – Niğde – Bor – Ulukışla kadim hattının da projeye mutlaka eşzamanlı eklenilmesinin sağlanması Niğde gelişiminin olmazsa olmazıdır.
Zaman geçirilmeden bu eksik veya yanlıştan dönülmelidir. Yüksek hızlı tren güzergâh kaybı Niğde açısından telafisi imkânsız bir kayıp olur; eşzamanlı konulmalıdır.
Sanayileşme için elzem olan organize sanayi bölgesi altyapısında, komşu çevre illerde daha organize sanayi bölgesi yok iken Niğde - Bor Organize Sanayi Bölgesini programa koydurarak ilimize 1992 yılında ikinci bir organize sanayi bölgesi kazandırdım.
Sanayi açısından önemli olan doğalgaz eşzamanlı gelsin diye 1998 yılında Niğde’de doğalgaz şirketini kurup Bakanlar Kurulundan onaylatarak Botaş ile anlaşma sağladık. Ancak sorunuzda ifade ettiğiniz gibi bu konularda benim anlamakta güçlük çektiğim gecikmeler mevcut. Ancak bu gecikme sebeplerini bana değil de benden sonra bu işleri takip etmesi gereken sayın ilgililere sorarsanız daha doğru cevabı en iyi onlar verir sanırım.
F. Tan: Niğde, sizin çabalarınızla 1997 yılında kalkınmada en yüksek öncelikli iller arasında yer aldı ve Niğde Organize Sanayi Bölgesi ciddi bir talep görmüş ve yatırımlar yapılmıştı. Bu derece bir alt seviyeye çekildi ve yatırımlar neredeyse durma noktasında Niğde sanayideki bu makus talihini nasıl yenebilir? Önerileriniz nedir?
Akın Gönen: Önceki sorunuzda yatırımlarda, hizmet gelişinde ve devlet yatırım teşvik ve desteklerinde nasıl başarılı olunacağını ifade etmiştim. Ancak burada kalkınmada neden 1997’den beri en yüksek desteği almakta iken 2001’den sonra bir alt dereceye düşürüldüğümüzü soruyorsunuz. Bu sorunuza şöyle cevap verirsem sebebini birlikte öğreniriz sanırım.
Ben Niğde ilinin kalkınmada destek dışı kaldığını öğrenince mensubu olduğum partinin bakanından bu haksızlığın giderilmesini talep ettim. Talebime uygun cevap verilmeyince idare mahkemesine kendi partimin hükümeti aleyhine idari dava açtım.
Dava sona yaklaşınca ilgili bakan arkadaşım resmi yazı ile talebime uygun olarak en yüksek yatırım devlet desteğini verdiklerini bana bildirme nezaketini gösterdiler. Verilmiyor diye susup beklemedim. Başarılmasının kanuni yolunu buldum.
Ben seçimi 1999 yılında kaybettikten sonra, neden devlet teşvikinde 1 derece alt sınıfa düşürüldüğümüzün en doğru cevabını benden sonraki değerli arkadaşlar sanırım biliyorlardır.
Çözümü ben nasıl sağladığımı ifade ettim; dokümanları hala bende mevcuttur.
Sanayimizin gelişimi için ulaşım sektöründe benden sonra yapılacak işler havaalanının tamamlanmasını ve yüksek hızlı trenin programa konmasını sağlamaktır. Ancak bu eksikler takip edilirken yapılması gereken bazı işlerimizin olduğunu da görüyorum. Kısaca onlara da bu vesile ile değinmekte yarar var.
Niğde Valiliği, Niğde Üniversitesi ve Sanayi Odası iş birliği ile birlikte büyük bir katılımla yapılan Marka Kent Niğde Projesi Sonuç Raporu 2020 Niğde yayımlanmıştır.
Bu rapor çok katılımlı ciddi bir bilimsel resmi heyetin yaptığı çalışmadır.
Bu sonuç raporu, ilimizin artıları ve eksileri ile ilgili çok güzel tespitler yapmış, öneriler getirilerek nasıl markalaşacağımızı, nasıl gelişmede hız kazanacağımızın şifrelerini vermektedir. Marka Kent Sonuç Raporunun 98. sayfası çok ciddi tespitleri katılımcı bir metotla tespit etmiş ve sıralamıştır.
Bu tespit ve önerilerden bana göre en önemlisi “Yereldeki ilgisizlik ve yetersiz lobicilik” cümlesidir.
Sonuç raporunun 99. sayfasında “Marka kent olma; uzun soluklu, sabır isteyen kentteki herkesin tek yürek olmasını gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte süreklilik önemlidir ve süreç, sadece kent yöneticileri ile kent gönüllülerini değil kentte yaşayan herkesi ve her kesimi ilgilendirmektedir.” denilmektedir.
Kısacası kalkınma, gelişme bu Marka Kent Niğde Sonuç Raporunda da (2020) ifadesini çok net bulduğu gibi bir kişiye, bir sorumluya bağlanamayacak kadar önemli kolektif bir inanç ve kararlılık ile el birliğine bağlıdır.
Bu elbirliği, gönül birliği sağlanılmazsa yapılan ferdi güzel çalışmalar o başarılı çalışmayı yapan atanmış veya seçilmiş görevlinin görevinin sona ermesinden sonra yarım kalmaya, unutulmaya, unutturulmaya mahkûmdur. Bu devamlılık yerelin ilgisi ve yeterliliği ile sağlanabilinir.
Aksi hâlde yereldeki kalkınma, gelişme ile ilgili yetkililerden bazen destek yerine zamanında yapması görevi gereği olan ve yapmadığı veya yapamadığı destek sebebiyle gelmesi gereken ama geciken yatırım veya hizmetin “gereksiz”, “erken” veya “lüks” olduğu gibi geçersiz mazeretlere sığındığını acı acı görür, gülersiniz veya acırsınız.
F. Tan: Niğde’de mevcut halde bulunan Akkaya barajı sorunu var. Bu barajın kokusu Bor’u oldukça etkiliyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Akın Gönen: Akkaya Barajı - 25 yıldır kangren olmuş bir konu. Arıtmasız veya yetersiz birçok yerleşim yeri ve kuruluşun atık suyu buraya dökülüyor. Halledildi bu yıl bitecek deniliyor, hallolur sanırım. Yetkililere sormak lazım.
F. Tan: Altunhisar ve Çiftlik ilçeleri sizin çabalarınızla ilçe oldu. Şimdilerde kasabalar köy ya da mahalle durumuna düşüyor. Bir bölgenin gelişiminde oranın statüsünün o bölgeye kattığı değeri hepimiz biliriz. Son zamanlarda uygulanan kasabaların köy ya da mahalleye dönüştürülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akın Gönen: İlimizin gelişimi ve daha çok hizmet alabilmesi için Altunhisar ve Çiftlik beldelerinin ilçe haline getirilmesine çaba sarf ettik. Çünkü hizmet birimi olarak ilçeler temel alınmakta idi.
Ayrıca gelişmiş ve gelişme potansiyeli olan köylerimizi de belediye teşkilatına kavuşturarak hem hizmet akışını müesses haline getirdik, sabit araç gereç sağladık hem de yöre çocuklarını yörelerinde iş imkânına kavuşturmuştuk. Bu kasabaların son zamanlarda tekrar köye dönüştürülmesindeki mantığı ben eski bir idareci olarak anlamıyorum. Değişikliği yapanlar sebebini de daha iyi bilirler, onlara sormak lazım.
F. Tan: Bor’da doğmuş yetişmiş biri olarak Bor Akın Gönen Anadolu Lisesi var. Sağlığınızda kendi adınızı taşıyan bir okulun bulunması sizde nasıl bir duygu oluşturuyor?
Akın Gönen: Benim için hizmetin getirilmesi önemlidir. İsim konulması ise o hizmetten yararlanan yöre insanı ve yöneticilerin takdiri ve anlayışına bağlıdır.
Ben Allah’a şükür gayretimle birçok büyük eserin gelmesine bizzat katkı yaptım, o zevk bana yeterli. Arzu etseydim büyük mücadele ile kanun tasarısına adını koydurduğum üniversiteye o şartlarda adımı da koydurabilirdim. Ancak benim mücadelem, kavgam hizmet kavgasıdır. Benlik kavgası, isim kavgası değildir. Ekmek kavgasıdır, kalkınma kavgasıdır ve öyle devam edecek.
F. Tan: Biliyorsunuz ki dünyayı etkisi altına alan bir covid 19 salgını yaşıyoruz. Bu salgın sizi ve yaşantınızı nasıl etkiledi?
Akın Gönen: Covid 19 - Kurallara titizlikle uymakla geçiyor. Maske, mesafe, temizlik ve kesinlikle topluluklarla temas etmemek şeklinde geçiyor. Şakası olmayan bir salgın; her kesimin ve kişinin üzerine düşeni yapmamasının sonucunun ölüm olduğu bir afet, salgın yaşıyoruz.
Röportajımızın devamı haftaya...