İnsanın hayatında babalar her zaman büyük önem taşır. Kız çocukları için hayranlığın başlangıcıdır. Erkek çocukları için ise güç ve kuvvetin timsali rol modeldir. Babanın her hareketi her davranışı evlatlara mirastır. Sevgisi, hoşgörüsü, öfkesi….
Bir zamanlar bir baba tanıdım. Uzun yıllar TSK’da görev yapmış sonra ayrılmıştı. Daha sonra kendisine yeni bir hayat çizmiş grafiker olmuş daha sonra da gazeteci olmuştu. Çakı gibi gazeteciydi eğilmezdi bükülmezdi doğru bildiğini asla çekinmeden ifade eder dik dururdu. Gazetecilik mesleğine "Gazetenin kokusunu alan kişi için artık bu bir mesleğin ötesinde aşktır. Yazma tutkusu ile başlayan bu aşk hayat boyu sürer"derdi. Onun için gazetecilikten başka bir aşk daha vardı.
Oğlu Mehmet….
Bir baba tanıdım Lösemi hastası Down Sendromlu oğlu Mehmet için her daim moral vermeye çalışan bazı dönemlerde çaresizliğini içine akıtan.
Mehmet, Down sendromlu bir çocuktu. Down sendromu, sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken, 47 kromozom olmasıdır. Mehmet tam bir sevgi adamıydı. Ben Osmaniye’ye ziyaretlerine gittiğimde Mehmet’in 47. kromozomunun ona sevgi yüklediğini düşünmüştüm. O kadar sevgi doluydu ki bakışları harekatleri heyecanı bunu açık seçik gösteriyordu.
Babası Mustafa Düzenli, "Mehmet aşk adamıdır. İçinde sevgi olmayan birini Mehmet sevmez o kimin içinde sevgi olduğunu hisseder. Mehmet’e beni ne kadar seviyorsun diye sorduğumda ‘üç’ derdi. İnsanlığın anlamadığı sevgi dilini çözmüştü. Bizim Mehmet’le ilişkimiz çok bambaşkaydı. Siz çocuğu eğitmeye başlarken aslında bakıyorsunuz çocuk sizi eğitiyor. O çocuk bir anda hayatınızın merkezi oluyor. Size hayatı öğretiyor, doğayı sevmeyi öğretiyor, insanları öğretiyor, aşkı öğretiyor, gözleriyle konuşmayı öğretiyor, dokunarak ve hissederek konuşmayı öğretiyor. Dünya’da herkez Down Sendromlu olsaydı kesinlikle savaşlar olmazdı ve dünya sevgi üzerine kurulu olurdu. Herkes kendine yetecek kadar gıdayla beslenir ve kendine yetecek kadar evde yaşardı. Benim Down sendromlu bir oğlum var. Bütün anne babaların bir duası vardır. ‘Allah’ım bana evladımın acısını gösterme’ ama bizde bu dua terstir ‘Allah’ım ben ölmeden evladımı al’ çünkü biz bu dünyadan gittikten sonra o çocuk tek başına ne yapacak diye düşünürüm." diyordu.
Mustafa Düzenli’nin oğlu Mehmet, 7 ay önce lösemiye yakalandı. 7 aydır süren zorlu bir süreç maalesef bugün gece son buldu. Mehmet’i kaybettik. O yüreği sevgi dolu güzel gözlü Mehmet artık aramızda değil.
Tedaviye Mehmet’in bedeninin cevap veremediği süreçte babası bir yazı kaleme almış ve şunları söylemişti:
“Bir baba için annesini aradığı sıradan bir telefon konuşmasının ilk cümlesidir bu "Oğlum-Kızım okuldan geldi mi?" Sonrasında devam eden tümceler.. "Akşama ne lazım?" "Ev de eksik gedik var mı?" Sonrası "görüşürüz..."
Ben de yıllarca aynı cümlelerle hayatıma devam ettim. Tâ ki o melun hastalığın teşhisi konana kadar: Lösemi...
Sonra sorular değişti..
"Oğlum okuldan geldi mi?" sorusunun yerini "oğlum bugün nasıl" "kan değerleri nasıl?" "beyaz kan nasıl?" "Bir şey lazım mı?, Bezi bitti mi?, "tatlı alayım mı?"
Lösemi tedavisi zordur. Sağolsun Lösev hiç yalnız bırakmadı. Sonuna kadar yanımızda oldular. Sonuna kadar diyorum; artık sonuna geldik. Sağolsun Lösev yine yanımızda.
Sonuna geldik. Artık oğlum tedaviye cevap vermiyor. Bir süre sonra hayata veda edecek. Adana Şehir Hastanesi bu süreçte elinden geleni yaptı. Dostlarım, eski meslektaşlarım, yeni meslektaşlarım, ilkokul, ortaokul, lise arkadaşlarım, siyasiler (solcu sandığım bir parti hariç) yanımda oldular.
Şimdi sorularım değişti. "Nefes alışı nasıl?" "ateşi ne düzeyde?" "canı yanıyor mu?"
Uzun lafın kısası... Sizin hiç oğlunuz öldü mü?
Oğlumun mezar yeri için bugün uğraştım.. Anneannesinin yanında olsun istedim. O da öyle istiyor. "Baba, anneannemi özledim" diye defalarca dedi. Bir de.. "Korkuyorum baba" diyor. Korkusunun ana sebebi ölmek değil, bizden uzak kalmak...Biliyorum...
Evladınızın dersleri kötü olabilir. Ergendir, isyanı vardır, sorunları vardır, aşık olmuştur... Saygı duyun. Anlayın onları. Sevin. Saygı duyun. Sağlığı olsun nefes alsın. Öpün onları.. Sarılın.. Gece üstünü örtün.. Ölecek olmasını bilmekten çok daha iyidir.
Bir baba tanıdım, evladı için yanıp duran, acısı ile sevgisini birbirine harman eden, Mehmet dendimi gözleri dolup yüreği kabaran….
Bir baba tanıdım, evladını kaybeden ‘Allah’ım ben ölmeden evladımı al’ derken bu kadar kısa zamanda olacağını düşünmek istemediği halde onu bugün sonsuzluğa uğurlayan…
Bir baba tanıdım, evladı için bir çaba bir koşturma içindeyken şimdi kolları boş kalan…
Allah kimseye evlat acısı göstermesin… Dünyanın en zor imtihanı…
Mehmet, güzel gözlü güzel kalpli sevgi çocuğu nurlar içinde uyu seni hiç unutmayacağız.
26 Ocak 2021 / Fatma TAN